Bu yazı internette gezinirken CADC (Canadian Association of Diving Contractors / Kanada Dalış Kontratçıları Derneği) sitesinde yeniden yayınlanmış haline denk geldiğim ve orjinali Maritime Executives (Denizcilik Yöneticileri) sitesinde 2019 yılında yayınlanmış olan “the rise of the safety industry” yazısının çevirisini içermektedir. Yazının içinde belirttiğim bir kısmına ise CADC Dergisi ‘nin 2022-2023 Kış sayısındaki “Endüstriyel Dalgıç Olmak İstiyorsun. Ne Halt Düşündüğünü Sanıyorsun?” yazısından bir başlık ekledim. Bir makarna ve sos gibi bir uyumla birbirlerinin daha iyi anlaşılmasını sağladıklarını düşünüyorum.
Emniyet Sektörünün Yükselişi

Dalış kontratçısı (müteahhiti) KD Marine’in genel müdürü Hamish Petersen, yaklaşık on yıl önce Aberdeen Üniversitesi’nde Sağlık ve Güvenlik Yöneticisi (Health and Safety Executive – HSE (ingiliz iş güvenliği denetleyici kurum)) tarafından verilen, “HSE Kuzey Denizi’nin sonu mu olacak?” isimli, dersi hatırlıyor.


Petersen, “Bir sirk gösterisi hakkında çok iyi bir slayt sunumu gösterildi” diyor. “Bir trapez sanatçısı geldi ve trapeze atladı, sonra biri ‘iş başında’ yazan bir balon koydu. Sonra biri ‘risk değerlendirmesi’ yazan bir sekreterlik ile geldi. Birisi KKD (Kişisel Koruyucu Donanım) ile geldi, trapezciye kask ve eldiven taktı ve üzerine tulum ve çizmeler giydirdi. Sonra biri geldi ve ‘ah, yüksekte çalışılıyor’ dedi.
“Harnessların, güvenlik ağlarının, her türlü şeyin içindeydi ve saçma bir hal aldı.”
Dersi veren HSE yetkilisi, “Biz size böyle bir şey yapın demedik, siz kendinize yaptınız” dedi.
Petersen şöyle devam etti: “Dinleyiciler ‘Pekala, müfettişlerinize bunu söyleyebilir misiniz? Çünkü aldığımız önlemleri bilmek için kafamıza vuruyorlar.’ diyerek tepki bile verdiler.
“Ancak çoğu zaman çözüm yolu, becerikli bir kişidir – ve o örnekte bu, trapez sanatçısıydı,” diyor Petersen. Dalgıçları ve iskele çalışanlarını düşürseniz, hepimiz bunu hergün yapıyoruz. Emniyet konusunda bir sertifikası olan birinin gelip bize neyin nasıl olduğunu söylemesine ihtiyacımız yok. O aslında bir yardım değil, bir engel.”
*******
Burada araya girerek makarnanın sosunu, yani CADC Dergisi ‘nin 2022-2023 Kış sayısındaki “Endüstriyel Dalgıç Olmak İstiyorsun. Ne Halt Düşündüğünü Sanıyorsun?” yazısındaki (16.sayfa) “Doğası gereği tehlikeli bir meslek” başlığını ekliyorum.
Doğası gereği tehlikeli bir meslek
Ticari dalış endüstrisi artık eskisinden çok daha iyi durumda olmasına rağmen ve çoğu dalış şirketi için güvenlik her zaman ön planda tutulsa da, durum her zaman böyle değildi. 1970’lerde ve 80’lerin başında ticari dalış özellikle tehlikeliydi çünkü dalgıçlar bir sektörün öncüsü oluyorlardı ve daha önce hiç denenmemiş şeyler yapmaları isteniyordu.
Trahan, “Sektörde şu ya da bu nedenle çok fazla ölüm oldu ve bunların çoğu sadece bilgi eksikliğindendi” diyor. “Bugün çok daha fazla biliyoruz ve sektör bu yüzden daha iyi.”
Dalış süpervizörü Bruce Gallinger, 50 yıl önce, satürasyon dalışının yeni ve hala deneysel aşamalarda olduğu bir zamanda, Kuzey Denizi’nde çalışan ilk satürasyon dalışı teknesindeydi. Kariyerinin başlangıcından, iki genç dalgıcın yetenekleriyle pek ilgisi olmayan nedenlerle işten atıldığı ve ardından daha güneyde bir sondaj kulesine gittği ve trajedinin yaşandığı bir olayı hatırlıyor.
Rutin bir dalıştan sonra, bu iki genç adam çandan çıkıp basınç odasına gittiler ve burada panelden sorumlu dalış amiri bir gaz kaçağı olduğunu fark etti. Sızıntıyı kapatma girişimi olarak daha fazla gaz ekledi ve ne yazık ki çembere kaçtı, bu da odanın iç sıcaklığının yükselmesine ve her iki dalgıcın da sıcak çarpması nedeniyle ölmesine neden oldu.
Gallinger, “Kimse bu adamlar gibi işten atılmak istemiyor ve korkutulmuşlardı – ve bu onların hayatlarına mal oldu” diyor. “Sıcaklık yükselmeye başladığında ve odaya giren gazın sesi dayanılmaz hale geldiğinde, tüm yapmaları gereken uzanıp ‘Vay canına, neler oluyor?’ diye sormaktı ama hiçbir şey yapmadılar çünkü özgüvenleri yoktu, bu da eğitimle ilgili. Neyse ki, bugün dalgıçlar daha fazla şey biliyor ve daha iyi eğitiliyor ve bu tür olaylar – çoğunlukla – tarihin çöplüğünde kalıyor. Ama orayı yaşamış bizlerse, hâlâ hatırlıyoruz.”
Şimdi “Emniyet Sektörünün Yükselişine” kaldığımız yerden devam edebiliriz.
*******
Açık deniz sektöründe geçirdiği süre boyunca Petersen, kendisinin de üzerinden büyük övgü aldığı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın yürürlüğe girmesinin yanı sıra dalgıçlar için operasyonların iyileştirilmesine yardımcı olan teknolojideki ilerlemeleri gördü. Bunlarla birlikte, Petersen’in açık deniz dalışı gibi yüksek riskli bir sektör için “acı” olarak tanımladığı, emniyet konusunun başlı başına bir “endüstri” olarak yükselişi de oldu.
Alanda daha az deneyime sahip bazı yöneticilerin farklı bir görüşü olabilir, ancak “duyan, gören, koklayan” kişiler için emniyet her iki durumda da en önemli iş olmaya devam ediyor. “Çalışanlarımız her gün bu riskleri yönetiyor ve bunu yaptıkları işin bir parçası olduğu için direkt olarak yapıyorlar.
“Ancak artık bir güvenlik endüstrisi var, gerçekte ne yaptığımız hakkında hiçbir şey bilmeyen, yaptığımız her şeyi doğal olarak sorgulayan ve bunu bir tür izlenebilir kağıt parçası üzerinde haklı çıkarmak isteyen eğitimli güvenlik profesyonelleri ile kendi taraflarınca haklı olan bir sektör haline geldi.
“Dalgıçla ilgili hiçbir şey değişmedi – doğa değişmiyor ve insan fizyolojisi değişmiyor, yine nefes alması gerekiyor. Ve işin geneli oldukça basit kalıyor – cıvatalar deliklere, bir şeyleri sıraya koy, bir şeyleri içeri kaldır, tekrar kaz. Tüm bu görevler büyük ölçüde aynı.
“Değişen şey, TV gözlem sistemleri ve iletişim ekipmanları. Artık bu çok özel olarak tasarlanmış bir kit ve bu büyük bir şeydi.
“Gemilerin kontrolü, gemilerin dinamik konumlandırılması artık tamamen bilgisayar tabanlı. Gemiler, uçak gibi oldular, son derece gelişmiş kontrol sistemlerine sahipler ve sadece dümen başında duran bir adamdan ibaret değiller.”
Yetenekli ekiplerin çabalarına ve teknolojideki ilerlemelere rağmen, olaylar elbette oluyor. Yakın zamanda kayda değer bir olay, 2012’de bir Bibby Offshore dalgıcının deniz tabanında mahsur kalması ve hava beslemesinin kesilmesi, bu yıl vizyona giren “Son Nefes” adlı bir filmde görüldü. Mucizevi bir şekilde dalgıç Chris Lemons, bir sualtı yapısına dolanıp göbek bağı koptuktan sonra Kuzey Denizi’nin dibinde yaklaşık 40 dakika geçirmesine rağmen olaydan sağ çıktı.
Geminin yüzeydeki tam konumunu korumaya çalışan dinamik konumlandırma (DP) teknolojisindeki bir hata nedeniyle gerçekleşti. DP, çapa ihtiyacını ortadan kaldırır ve mükemmel manevra kabiliyeti sağlar, ancak Petersen bunun, yeni teknolojinin kendi zorluklarını da beraberinde getirmesini gösterdiğini söyledi. “O (Bibby) Topaz olayında, sistem bir aksama yaşayacağına karar verdi, çalışmaya başladı, o sırada dalgıç denizin dibindeydi ve bir engele dolandı.
“Ekip her şeyi doğru yaptı ve yaşadıkları sorunu çözmek için etraflarındaki birçok teknolojiyi kullandılar. Bu o işte görevli olan insanların yeteneğiydi. Anladığım kadarıyla, sörveyör dümenciyle birlikte çalışarak, gemiyi hareket ettiği yerden manuel olarak geri takip etti ki bu yapılması kolay bir şey değil.”
Gelecekte iyi şeyler gören Petersen’e göre kazalar nadir. Sektör, son gelişmeler nedeniyle baskı altında, ancak işler yeniden yoğunlaşıyor ve bununla birlikte fiyatların yeniden yükselmesi gerekecek. “Fakat sektör, bu krizden geçtiği için raflar bomboş. Çok fazla kalifiye insan ve çok fazla kapasite kaybettik. Sorun şu ki, petrol endüstrisi asla böyle bir şeye duyarlı değil. Karar verdiğinde musluğu sonuna kadar tekrar açmak istiyor.”
KD Marine, Aberdeen ofisinde 18 kişiyi ve açık denizde 10 ila 50 kişiyi istihdam etmektedir. Petersen, uygun güvenlik standartlarının karşılanmasını sağlamak için çalışanlarının ve geniş sektördeki eğitimli bireylerin becerilerine çok güveniyor.
Ekstra not:
Kuzey denizi, o bölgeden olmayan ve endüstrisini bilmeyen birinin doğal olarak bilmeyeceği bir konu. Konuya Fransız olan sadece biz değiliz, Amerikanlarda orayı merak etmelerine rağmen bilmiyormuş. Kuzey Denizi, İngiltere ve İskandinavya arasında kalıyor.

Hatta Bottom Dwellers, ta Amerika ‘dan kalkıp, ingiliz HSE ‘nin gereksinimlerini tamamlayıp Kuzey Denizi ‘nde ki sektöre girmeyi başarmış Aaron Dack isimli bir dalgıçla röportaj yapmış.
Bu röportajda anlatılanlarda, aslında bu yukarıda çevirdiğim iki yazıya tam uyuyor. Aaron ‘ın dediğine göre hem İngiliz iş güvenliği kurumu HSE ‘nin kriterlerini karşılamak, hem de Kuzey Denizi dalış komünitesi içinde bir yer edinmek oldukça zorlu olmuş. HSE global dalış komünitesi tarafından olarak zorlayıcı, yüksek kriterlere sahip bir kuruluş olarak biliniyor. Röportajda sağlık ve eğitim kriterleri konusunda gereksinimleri tamamlamak için gösterdiği çaba beni şaşırmıştı. Bu iki yazının taşıdığı anlama bakınca bu zorlu mesleğin ekstra zor şartlar altında gerçekleştirildiği o bölge için böyle koşullar olması çok mantıklı duruyor. Trapezciyi hareket edemez ve atlayamaz hale getirirsek, ipin üstünde sabit durur ve ortada bir trapez gösterisi kalmaz. Petersen ‘nin de dediği gibi, riskler ve önlemler arasında orta yol, operatörün yeteneklerine çıkıyor.
