Bu yazı TDI (technical diving international)’ ın resmi sitesindeki blog kısmındaki João Neves tarafından yazılmış “Operation Lisbon Subway” yazısının Türkçe çevirisidir. Aşırı sıra dışı olan bu operasyonun hikayesinin daha çok dalgıca ulaşmasını istedim.
Yazar: João Neves
João Neves, Portekiz’de ve diğer Avrupa ülkelerinde ve ayrıca Meksika’da birçok mağara keşfetmiş, yıllanmış bir mağara dalgıcıdır. Sertifikalı bir HSE ticari dalgıç, basınç odası teknisyeni, ROV pilotu, TDI Trimix Eğitmen Eğitmeni, Mağara Dalış Eğitmeni, Rebreather Eğitmeni Eğitmeni ve TDI Portekiz HQ (Genelmerkez) başkanıdır. Ayrıca Poseidon ve DiveRite’ın dağıtımını yapan bir dalış ekipmanı tedarikçisi olanSubmate Lda’nın sahibi ve genel müdürüdür.
OPERASYON LİZBON METROSU – TEKNİK DALIŞ VE TİCARİ DALIŞ TEKNİKLERİNİN BİRLEŞTİRİLMESİ
Sadece ticari dalışın var olduğu bir zaman vardı. Ardından askeri dalış ve kapalı devreler geldi. Uzun süre birbirlerinden öğrendiler. Ardından açık devre tüplü dalış geldi ve eğlence amaçlı dalış doğdu. Üç dal bir süre oldukça ayrı yaşadı. Paralel yolları takip ettiler, farklı prosedürler oluşturdular, ta ki eğlence amaçlı dalış diğer ikisinden karışım gaz öğrenmeye başlayana kadar. Bu öğrenmeden sonra kendi tekniklerini uyarlamaya ve geliştirmeye devam ettiler ve yeni bir tür, yani teknik dalış ortaya çıktı. Bu günlerde ise ticari ve askeri dalış dalları, teknik dalıştan öğrenmeye başlıyor. Yoksa doğmak üzere olan yeni bir dalış türü mü var? Aşağıda, hibrit tekniklerin dünyanın çevresinde ondan biraz bundan şeklinde nasıl kullanıldığına dair bir örnek verilmiştir.
Not: Yetkililer gözünde hassas bir olay olması nedeniyle dalış ekibine 15 yıllık gizlilik sözleşmesi uygulanmış, bu nedenle operasyonun kamuya açıklanması gecikmiştir.
İşten eve dönerken, metroda otururken, şehrin altında kilometrelerce uzunluktaki tünellere dalmanın nasıl bir şey olduğunu hiç merak ettiniz mi? Ben bazen bunun hayalini kurardım. Aslında bir gün bunu yapacağımı hayal bile edemezdim. İşte bunun nasıl mümkün olduğunun hikayesi.
Kaza
2000 yılının 9 Haziran sabahı, bir ekip işçi Portekiz’in Lizbon şehir merkezinde yeni inşa edilmiş bir metro tünelinin beton duvarına çapı 15 santimetre olan sondaj delikleri açıyordu. Burada tünelin 600 metre uzunluğunda olan bir bölümü Tagus Nehri’nin yumuşak tortul tabanının altından geçer. Sondaj delikleri, yüksek basınçlı çimento enjeksiyonunun önümüzdeki birkaç ay içinde bir istasyonun inşa edileceği tünelin etrafındaki zemini sağlamlaştırmasını sağlayacaktı. Diğer deliklerden farklı olarak, o sabah açılan son delik, ekip öğle yemeği molasında yüzeye çıktığında az miktarda su sızdırıyordu. Bu tarz yeraltı şantiyelerinde böyle küçük sızıntılar olması normaldir, bu nedenle işçiler üzerine pek düşünmedi. Dönüşleri, bir saat sonra onları tüyler ürpertici bir sürprizle karşılayacaktı. Sızdıran sondaj deliği artık büyüyen bir tortu konisinin üzerinde devasa bir gayzerdi. Ekip aceleyle deliği tıkamak için harekete geçti ama kısa süre sonra diğer delikler de sızdırmaya başladı. Su baskınını kontrol etmek için artık daha fazla tıpaları yoktu ve tıpalar ellerine ulaştığında, duvar yapısı halka elemanlarının birleşim yerlerinden de su akıyordu. Bu sahne, batan bir İkinci Dünya Savaşı U-Boat filminin çekimlerini yapmak için kullanılabilirdi. Kabus başlamıştı. Yüzeye bilgi verildikten sonra, ağır ekipmanlı çok sayıda işçi tünele girdi ama artık çok geçti. Mühendisler gözlerine inanamadılar, inşa etmek için çok çalıştıkları tünelin yıkımına tanık oldular, hüsrana uğradılar ve seli durdurmak için güçsüz kaldılar. Gelen su dışarıdan tonlarca tortu taşıyordu ve tünel kuzey duvarının arkasında su dolu bir oda bırakıyordu. Tünel, dış yer desteğini kaybettiği için dengesiz bir hale geliyordu ve kısa sürede çatlaklar oluşturmaya başladı. Yaklaşan çöküş korkusuyla onu terk etme emri verildi. Herkes canı için koştu. Kabusun ilk kısmı, herkes güvenli bir şekilde yüzeye döndüğünde sona erdi. O gün bir süre sonra, tünele giren tortunun bıraktığı yer altı boşluğu çökerek nehir kenarındaki yollarda ve kaldırımlarda büyük bir krater oluşturdu. Kimse 27 metre alttaki tünele ne olabileceğini bilmiyordu.
Daha sonra diğer sorunlarda fark edildi. Bu 3 km uzunluğundaki metro hattı“u” şeklindeydi, kaza yeri en derin kısımda, uçlardan birinin 500m ilerisindeydi. Tünelin içine daha fazla tortunun girmesini engellemek ve tünelin daha fazla çökerek çevredeki tarihi binaları tehlikeye atmasını engellemek için su girişinin durdurulması gerekiyordu. Ancak bu sadece tüneli tamamen suyla doldurarak ve bu sayede hidrostatik gradyanı azaltarak başarılabilir. Ancak bu, iki önemli sorun teşkil ediyordu. Bir uçta, milyonlarca değerindeki tünel açma makinesinin, başka bir yerde kullanılmak üzere parçalara ayrılmayı ve yüzeye geri çekilmeyi beklediği bir çıkmaz sokak vardı. Su basmasına izin veremezlerdi. Tünelin diğer ucu, her gün yüz binlerce insan tarafından kullanılan yoğun Lizbon metro ağına bağlıydı ve kesinlikle su basmasına da izin veremezlerdi! Yükselen suyu yavaşlatmak ve biraz zaman kazanmak için güçlü su pompaları kuruldu. Şansa, kaza alanı ile tünel açma makinesi arasında bir baraj oluşturmak için beton dökülmesine izin veren bir erişim kuyusu vardı. Tünelin diğer ucunda, kaza alanından 500 m uzaklıktaki başka bir kuyuda, beton bir duvar yükseltildi, ancak tünele gelecekte erişmek için flanşlı bir kapı kaldı. Tünel daha sonra nehir suyunun pompalanmasıyla sular altında bırakıldı. Yüzeyde, çöken kraterin üzerine ve çevresine, yer hareketini izlemek için sensör cihazları yerleştirildi ve birkaç gün sonra okumalar bunun stabilize olduğunu gösterdi.
ROV vs Dalgıçlar
Herkes tekrar derin bir nefes alabilir ve her şeyi yeniden düşünmek için duraklayabilir. Şimdi ne olacak? Herhangi bir işlem yapmadan önce, mühendislerin tünelin kamu güvenlik tertibatına ne kadar zarar verdiğini tam olarak bilmeleri gerekiyordu. Muayene için pompalayarak içini boşaltmak söz konusu bile değildi. Muayene su altında yapılmalıydı.

İki seçenek değerlendiriliyordu: ROV veya dalgıçlar. Şimdi, operasyonun neyle ilgili olduğunu bir değerlendirelim. Enkaz ve terk edilmiş makinelerle dolu 8 metre çapında su basmış bir tünelleri vardı, yığılmış raylar, sarmal teller, ahşap keresteler, aletler, damperli kamyonlar, adını siz koyun – orada bulunuyordu. Kaza bölgesi, mümkün olan tek girişten 500 m uzaktaydı ve yüzeyden 28 m derinlikteydi ve gerçek olasılığı ya çöktüğü ya da çökmek üzere olduğuydu. Su, en iyi ihtimalle yaklaşık 40 cm’lik bir görüşe sahipti, kanalizasyon sızıntısı ve pH’ı yaklaşık 10 olan alkali ile kirlenmişti.
“Dalgıçlar mı dedin? Olmaz, önce kahrolası makineyi deneyeceğiz”. ROV’lar hakkında fazla bir şey bilmiyor olsaydınız, siz de önce ROV seçeneğini tercih ederdiniz. Sorumlu mühendisler, insan hayatı için bir risk olmadığı için bu yaklaşımı seçmeye meyilliydi, ancak ne olur ne olmaz dalgıçlar içinde açık bir kapı bıraktılar…
Beş günlük bir ROV operasyonu planlandı ve navigasyon ve profil çıkarma sonarı, eylemsizlik ölçüm modüllü (inertia) ve Doppler konumlandırma ve düşük ışık kameralarıyla tam takır bir inceleme sınıfı (inspection class) araç getirildi. Herhangi biri işe yaradı mı? Doğru bildiniz! Hayır! Fırsatçı yasadışı dalgıçların sorumsuz, içerdiği tehlikelerden habersiz ve intihara yönelik gizli geri kazanma çabaları ile tatlandırılmış 15 günlük uzun bir “talihsiz” ekipman ve telemetri arızaları, tekrar tekrar takılıp kalan göbek bağı listesinden sonra ROV operasyonunun durdurulması emredildi. Tam da ciddi bir kazayla uğraşmak zorunda kalmadan hemen önce. Yeni duruma çözüm> 2. seçeneğe gidin: geleneksel dalış operasyonları.
Ticari mi Teknik mi?
Bu tür bir senaryoya sahip ticari dalış operasyonları her gün gerçekleşmez. Aslında, dünya çapında buna benzer operasyonların gerçekleşmiş olanlarını muhtemelen parmaklarınızla sayabilirsiniz. Ticari dalış teknikleri, kural olarak solunum ve anlık iletişim için bir göbek bağı ile yüzey kaynağının kullanımına dayanır. Bu durumda bunu yapmak neredeyse imkansız olurdu, 500m uzunluğunda bir göbek bağıyla bu iş olmazdı. Ticari dalgıçlar genellikle bunun gibi çok düşmanca bir havai ortamında tüplü dalışta 500 metrelik penetrasyonları güvenli bir şekilde ele almak için gerekli eğitime sahip değildir. Bu nedenle birçok ticari dalış şirketi, riskleri dikkatlice düşündükten sonra bu işi yapmayı reddetti. Doğru teknikler ancak yüzbinlerce dalışta geliştirilen ve dikkatli kaza analizleriyle rafine edilen mağara dalışı alanında bulunabilir.
Kendim de ticari dalış eğitimi almış bir mağara dalgıcısı olarak, böyle bir insanlı dalış operasyonunun fizibilitesi hakkında bir mağara dalgıcının uzman görüşü vermek üzere “mühendislerin kriz komitesi” toplantısına çağrıldım. Prosedürel bir bakış açısından bu yapılabilirdi, ancak kesinlikle makul miktarda risk içeriyordu. Bu bir kaç mağara dalgıcının operasyonu olamazdı. İyi hazırlanmış, iyi donanımlı bir ticari dalış şirketi ve bol miktarda kaynağa ulaşım gerektiriyordu. İşe uygun birini bulma görevi bana verildi. Aslında bu zor değildi, köklü bir Portekizli ticari dalış kontratçısı olan AtlanticoSub şirketinin genel müdürü, ki her halükarda seçeceğim kişi, tam o anda yanımda duruyordu. Tam orada ortak girişime karar verdik. AtlanticoSub araçları ve lojistiği sağlayacaktı ve ben dalgıçları eğitecek ve tüm operasyonu denetleyecektim. Lizbon Metrosu Operasyonu’na yeşil ışık yakılmıştı.
Operasyon Lojistiği

Böyle acil bir operasyonu yürütmek kolay bir iş değildi. Sadece iki hafta içinde her ayrıntıyı planlamamız, özel ekipman tasarlamamız ve inşa etmemiz, satın almak için ekipman konusunda seçim yapmamız, mevcut ekipmanı uyarlamamız, en iyi dalgıçları seçmemiz ve onları mağara dalışı konusunda eğitmemiz gerekiyordu. TDI Mağara Dalışı kursunun ardından eğitim verildi ve üç farklı mağarada, tünelde olması öngörülenlere mümkün olduğunca benzer koşullar altında uygulama dalışları yapıldı. Bu görevi bu kadar sınırlı bir zaman diliminde sadece mükemmel dalgıçlara sahip olduğunuzda başarabilirsiniz ve onlar, mükemmel dalgıçlardı.

Mobilizasyon günü geldiğinde, sahadaki her şeyi kurmak sadece üç gün sürdü. Ana erişim kuyusunda, daha önce beton baraj duvarına inşa edilmiş olan flanşlı kapıya 1600 mm çapında, “L” şeklinde bir çelik boru bağlanmıştı. Çelik boru, yüzey seviyesine kadar gerildi ve tünelin tek girişini oluşturdu. Biz buna “cehennem kapısı” adını verdik. Su sadece yarıya kadar ulaştığından, özel üretim, yarım daire şeklinde kesilmiş ve 30 tonluk bir vinçten sarkıtılan iki aşamalı bir ıslak çan, borunun içine yerleştirildi ve 12 m aşağıdaki su seviyesinin altına dalgıçları indirmek ve çıkarmak için güvenli bir şekilde olarak kullanıldı. Flanşlı kapıya kadar inen ıslak çan aynı zamanda stage’li deko işlevi gördü ve öncü ekibinin geri dönmesi için uzun süre bekleyen standby dalgıcı (bellman) için güvenli ve rahat bir sığınak görevi gördü. Çan; basınçlandırma, acil gaz kaynağı (EGS), iletişim ve video için bir göbek bağı donatıldı. Ayrı bir sepet, vinç ve güç kaynağı ana çanda bir arıza ya da elektrik kesintisi durumunda dalgıçların geri alınmasını sağlayacaktı. Dalış operasyonu gaz stoğu, on altı adet 50 Litrelik üç raf (rack), kademeli dekompresyon ve çan operasyonu için 200 bar’lık Nitrox40 tanklarını içeriyordu. Nitroks ve basınç odası BIBS (Built-In Breathing Systems/ Dahili Solunum Sistemleri – dalgıçların dekompresyonu sırasında oksijen solumak için kuru hiperbarik ortamlarda kullanılır) beslemesinin, kısmi basınçla karıştırılması için iki benzer medikal seviye oksijen rafı kullanıldı. Basınç odası basınçlandırması, bir hava rafı ile yapılacaktı. Çok sayıda 50L, 200bar’lık EAN50 ön karışımı (premix), dalış tanklarında nitroksun karıştırılmasına izin veriyordu. EAN40 ve EAN36 dalış için en çok kullanılanlardı. İki TDI sertifikalı gaz karıştırıcı/servis teknisyeni ve iki HP (yüksek basınç) kompresör, dalış tanklarını dolu tutmak ve regülatörlerin bakımını yapmak ve ertesi gün kullanıma hazır halde tutmak için tam gün çalıştı. Her bir çan turu sırasında, sahada ikiz kilitli bir basınç odası ve gaz karışım ekibi hazır tutuldu. Odanın hemen yanına yer almış bir ambulans, yerinde tedavi edilemeyen herhangi bir acil durumu 30 dakika uzaklıktaki Portekiz Donanma Hastanesi Hiperbarik Merkezine taşıyacaktı.

Tünel suyunun kalitesiz olması nedeniyle, kimyasal ve biyolojik analizlerin yapılması gerekiyordu ve dalgıçların sağlıklı kalmasını sağlamak için aşılar ve ilaçlar da dahil olmak üzere olası her önlem buna göre alındı. Yüzeye çıktıktan sonra, dalgıçlar bir dekontaminasyon havuzuna alındı ve ekipmanlar bir dezenfektanla temizleniyordu. Bir doktor ayrıca dalgıçları kulak enfeksiyonu belirtileri ve diğer kontamine su ile ilgili sorunlar için düzenli olarak kontrol ediyordu.
Son olarak, kontrol odasında çan gazı ve kontrol paneli, iletişim, video, diğer ekipmanlar, bilgisayarlar vb. bulunuyordu. Tüm çan turları ve iletişimler videoya kaydedildi.
Mümkün olan en iyi operasyonel verimliliği sağlamak için dalgıç güvenliği ve konforu ile ilgili tüm hususlar ele alındı. Yazın yüksek sıcaklıkları nedeniyle dalgıçlar, kuru elbiselerini giydikleri andan itibaren çanın indirildiği ana kadar su hortumu ile sulandı. Dalgıçları suya batana kadar kavurmasını önlemek için çanın kendisininde sürekli olarak su serpilmesi gerekiyordu. Zaman zaman o kadar ısındı ki, güneş ışığından kaçınmak için operasyonlar gece saatlerine kaydırıldı. Bir catering (yemek) servisi, alandan ayrılmak zorunda kalmadan yeme ve içmenin halledilmesini sağladı. Bu, herkesi el altında tuttu ve her zaman görevlerine odakladı.
Dalış
Dalış heyecan vericiydi ama tam olarak eğlenceli değildi. Her bir çan turu 80 ila 90 dakikalık bir dip süresi için iki öncü dalgıcı ve bir standby dalgıcını taşıyordu. Farklı takımlarla günde üç ila dört çan turu yapıldı. Standby dalgıcı, dalgıçların çandan dışarı çıkmasını, flanşlı kapıdan geçmesini ve onların uğurlamasını sağlardı. Daha sonra çana dönecek ve yüzey kontrolüne rapor verecekti. Ardından, gerektiğinde acil durumda kullanma amacıyla gazını yedekte tutmak için yüzeyden beslemeli çan regülatörüne geçerdi.

Operasyon için beklenen uzun süre ve hedeflenen dalış sayısı nedeniyle plan; güvenlik için çekilecek kılavuz hattı boyunca her 25 metrede bir 15L tüp yerleştirmeyi içeriyordu. Öncü dalgıçların her biri, genellikle atanan yerlerinde bırakılmak üzere, arkaya monte edilmiş ikiz 15L 250 bar ve iki yana monte edilmiş stage tankı alırdı. Üçte bir kuralı kullanıldı, stage tanklar kesinlikle en son çare olarak amaçlandı.
Rehber hat, tünel çıkışına yön ve mesafeyi gösteren plastik oklarla işaretlendi. Ana hattan uzaktaki inceleme için dalgıçlar, geleneksel mağara dalış prosedürlerini izleyerek ayrı makaralar bağladılar.
Bu rutin, tünelin yaklaşık 450 m’sine kadar devam etti, duvarlar boyunca önemli çatlaklar bildirildi. Kaza bölgesinin yaklaştığını biliyorduk. Dalgıçlar, duvarların her bir halka elemanının bir video incelemesine başladı. Her halkada, tünel tabanının yanına, yüzeye geri dönen mühendislerin inşaat planlarında onları tanımlamalarını sağlayan bir numara çizilmişti. Ancak, tünele giren tortu, kısa sürede sayıları kaplamıştı ve dalgıçların her bir halkayı tanımlamasını çok zorlaştırdı. O andan itibaren halka tanımlamanın bir sloter bulucu ile bir arkadaş tarafından geliştirilen ve bizim tarafımızdan mağara dalışı araştırmasında kullanılan bir VLF verici/alıcı kullanılarak yapılmasına karar verildi. Verici, tanımlanacak halkanın altına yerleştirilecek, açılacak ve alıcı anten, sinyal verici dikeyine ulaşıldığını gösterene kadar yüzeyde yürüyecekti. Geleneksel bir yüzey sörveyi ile nokta tünel planına yerleştirilmiş ve halka numarası belirlenmiş olurdu.
Sıfır Noktası
Sörvey yapılan her metrede işler daha da kötüye gittiği gözüküyordu. 500 metre işaretine ulaşıldığında tünel bölümünün yarısı tortu ile dolmuştu. “Sıfır noktasında”, halka elemanları ağır hasar izleri gösteriyordu ve bazıları düşmek üzereydi. Oraya ulaşan ilk dalgıç, “Bir asılı halka elemanının altından her geçişimde nefesimi tutardım. Egzoz baloncuklarının gevşemiş bir tanesini sallayacağından ve tüm tünelin üzerime çökeceğinden korktum.” dedi. Başka bir dalgıç, “Korkunçtu. Muhtemelen çevreden geçen trafikten dolayı, çıkıntı yapan halka elemanlarının bazılarının titrediğini görebiliyordunuz. Bazılarında sadece birkaç vida düşmelerini engelliyordu. Vidalar muazzam bir baskı altındaydı ve orijinal çapının çok küçük bir kısmına esnemişlerdi.” dedi. Şehir trafiği daha sonra çevredeki alandan uzağa yönlendirildi ve titreşimin tünel yapısına iletilmesini önlemek için mümkün olan tüm önlemler alındı. “Sıfır noktasında” harcanan zaman, gereken minimum düzeyde tutuldu.

Günlük olarak potansiyel tehlikeli durumlara maruz kalmaları nedeniyle, dalgıçlar önemli derecede stresle uğraşmak zorundaydılar. Ancak, moral yüksekti ve takım birinci sınıf olduğunu kanıtladı. Bu, bu tür dalış operasyonlarında sahip olunması gereken paha biçilmez bir varlıktır. Video sörveyi tamamlandığında, herkes bir rahatlama ve başarı duygusu hissetti. Ama daha bitmemişti. Tüm ekipmanların tünelden çıkarılması gerekiyordu. Operasyon, gevşemenin tehlikeli olabileceği ve kazaların olabileceği bir aşamadan geçti. Bu, güvenlik kurallarının pekiştirilmesi ve üzerinde anlaşmaya varılan prosedürlere kesinlikle uyulması gerektiği zamandır. Ama sonunda her şey yolunda gitti.
Dalış operasyonu 5 hafta sürdü. Tek bir kaza olmadan toplam 302 adam dalışı gerçekleştirildi. Toplanan veriler, mühendislerin ne olduğunu anlamalarına ve projeyi kurtaracak düzeltici eylemlere karar vermelerine izin verdi.
Bu ticari dalış operasyonu örneğinde, standart ticari dalış teknikleri ve teknik dalış prosedürlerinin kombinasyonunun güvenli ve başarılı bir şekilde uygulanmasının mümkün olduğu kanıtlanmıştır. Tam tersinden bakıldığında, aynı tekniksel karışım teknik dalış operasyonlarında, dalış türünün ta ki ticari mi yoksa teknik olarak mı sınıflandırılması karmaşası yaşandığı noktaya varana kadar zaten kullanılır. Orada tamamen yeni bir dalış türü doğmuş olabilir.