Herkesin tanıdığı ünlü Jacques Cousteau ve kendine has kırmızı beresi. Günümüzde “Derinsu dalgıcı”, “macera” ve “keşif” anlamını taşıyan bu sembolün ve tarihte farklı ikonların takmasıyla çeşitli kültürlerde efsanelerin bir parçası olmuş ve anlamı bulunduğu yere göre tarih boyunca hep var olmaya ve değişmeye devam etmiş. Norveçliler, Alman işgalinde kültürlerinde bir çiftlik efsanesi olan kırmızı şapkalı haylaz cücenin şapkasını işgale karşı bir tepki olarak topluca giymeye başlamışlar. Soğuk yerlerde rengiyle bile insanın içini ısıtıyor olmalı ki tarih boyunca pek bir seveni olmuş. Kendiliğinden öne çıkan bu rengi her giyen kişi bir adım daha farklı bir yere taşımış. Bu yazının içinde dalıştaki yerini inceliyoruz.

Kışın en önemli şey sıcak kalmaktır. Bir bere başımızı soğuktan koruyabilir. İlkbahar gibi diğer mevsimlerde güzel görünümlü bir bere daha iyi, daha şık görünmeyi sağlayabilir. Ayrıca bir bere saçların dağılmasını önlemeye de yardımcı olabilir, ya da kafanın üstünü gözden saklamayı sağlayabilir. Sıcak tutan örgü bereler yüzyıllardır ortalıkta bulunmuşlar. Ulaşılabilen en eski örneği Galler’ in Monmouth müzesinde yer alan 15. yüzyıldan kalma bir bere olan ve “Monmouth beresi olarak anılan kaba 2 katlı yünden örülmüş bir bere.

Tarihsel olarak, bereler 18. yüzyıldan itibaren denizciler, balıkçılar, avcılar ve günlerini dışarıda geçirenler için yaygın bir eşya olmuş. Bere, işi engelleyecek hiçbir kenarı olmaması ve sadece başı sıcak tutmak için değil, aynı zamanda saçları da görüş hattından uzak tutmak için giyen mavi yakalı işçiler arasında da çok popülerleşmiş.
Giyim tarihinde sıklıkla olduğu gibi, askeri versiyonu üzerinden popüler kültürün bir parçası olmuş. Donanma denizcileri gece nöbet tutarken kendilerini sıcak tutmak için giydikleri için bu versiyonu “nöbet şapkası” anılmış ve hızla sivil modaya yayılmış. Yetmişler ve 80’lerin bereleri, ponponlu renk çorbaları olmuş ve 90’ların başlarındaki ekstrem spor patlaması büyük, bol ve sivri uçlu şapkaları ortaya çıkarmış.


İnternette bu olguyu araştırırken twtitterda şöyle bir twite denk geldim.

Bu twite göre Jacques Cousteau kırmızı bereyi, ilk metal dalgıç ekipmanlarını denemeye zorlanan ve diğer liman işçilerinden ayırılmak için kırmızı şapka giydirilen 18. yüzyıl Toulon mahkumlarını saygı amacıyla takmış.
Twitin altında bir de fransızca bir podcast bölümüne link var, ama fransızcam olmadığı için bu araştırmayı daha ileri götüremedim.

Toulon hapishanesini hızlıca bir aratınca Fransız edebiyatında sıkça yer almış ve mahkumları sıkça çeşitli işlerde çalıştırılmış olduğunu görünüyor. San Francisco Eyalet Üniversitesi sitesinde scuba tarihiyle ilgili bulduğum bir dökümanda Jacques Cousteau’nun Toulon’da bir mayın temizleme ve enkaz kaldırma birimi oluşturduğu yazıyor. Toulon şehri ayrıca oşinografik araştırmaların içinde de sıklıkla geçiyor, bu yüzden bu birimin hapishaneyle bir alakası olduğunu sanmıyorum.
Historical Diving Society’e göre dalgıçlar neden kırmızı bere giyer?
Bu kısım Historical Diving Society’nin sitesinden çeviridir.
**** ****
Dünyaca ünlü sualtı kaşifi Jacques Cousteau ve ekibinin CALYPSO araştırma gemisindeki harika TV belgesel filmlerini hatırlıyor musunuz? Benim evimde televizyonda onları izlemek zorunluydu ve ailem Cousteau ve dalgıçlarıyla bu gizemli vahşi derinlikleri keşfetmekten büyük keyif aldı.
Dalış ekibi ve Cousteau’nun kendisi, nereye giderlerse gitsinler ve hava nasıl olursa olsun, her zaman yünlü kırmızı dalgıç şapkalarıyla gösterilirdi. Karada, CALYPSO’da ve hatta helikopterde Cousteau her zaman kendine has yünlü kırmızı şapkasını takardı. Bu kırmızı bere uzun zamandır derin deniz dalgıcının sembolü olmuştur. Peki dalgıcın kırmızı yünlü şapkasının arkasındaki hikaye nedir?
Dalgıçların kanvas elbise ve bakır miğferin içindeki standart kıyafetli günlerinde, kaskın içine devamlı gelen soluma havası soğuyarak ulaştığı için, dalgıç kendisini sıcak tutmak için başına bir şey takmak zorundaydı. Gelen hava çevredeki sudan bile daha soğuktu, çünkü uzun hava hortumundan suyun içinden aşağıya ulaştığı zaman, sadece suyun düşük sıcaklığına ulaşmakla kalmıyordu, aynı zamanda kaskın içine girerken hafifçe genişleyerek onu biraz daha soğutuyordu. Ayrıca etkili havalandırma sağlamak, solunmuş havanın birikmesini önlemek ve lumbozlarda yoğuşma oluşumunu önlemek için hava kasıtlı olarak kaskın etrafına üflenirdi. Bu, zaten varolan soğutma etkisine bir rüzgarın soğutma faktörü eklerdi.
İlk dalgıçlar, 1840’larda, dalış başlıkları ilk tanıtıldığında, kafalarını termal olarak korumak için ne yaygınsa onu kullanırlardı. Bu, döenmin denizcileri ve özellikle de başlık dalışının ‘ev’i sayılabilecek İngiltere’deki Kent’ te ki Whitstable’nın istiridye balıkçıları tarafından yaygın olarak kullanılan kırmızı yünlü bir şapka olma eğilimindeydi. Bu şapkalara atıfta bulunan bir alıntı, 1851’de Londra’daki Billingsgate balık pazarında istiridye balıkçılarının bir sürü istiridye sattığını anlattığında ortaya çıktı:
“Baker’inkini kim ister?” “Archer’ınkini kim ister” Kim Alston’ınkini kim alacak” diye bağırıyor istiridye tüccarları ve ambarda kabukları bir kürekle takırdatan adamın kırmızı şapkası bir aşağı bir yukarı sallanıyor.
Bereler, bir kol olarak örülürlerdi. İki uç dikilir ve daha sonra kol içten dışa doğru yarım çekildi, bir ucu açık olan iki katlı bir kol haline gelirdi. Açık uç başın üzerine çekildi ve alt kenar, alın çevresinde dört katman sağlayacak şekilde yukarı çevrilirdi. Kırmızı dalgıç beresi geleneği bu nedenle, Birleşik Krallık’taki Whitstable’ın istiridye balıkçı limanında dalış başlıklarının tanıtılmasıyla aynı zamanda başladı. 19. yüzyılın ünlü İngiliz dalış ekipmanı üreticileri C. E Heinke & Co ve Siebe Gorman & Co’nun sattıkları dalış ekipmanlarının tam setlerinde kırmızı yünlü şapkayı dahil etmeleri de tarihten ilginç bir nottur. (Referans: “Another Whitstable Trade”, Dr. John Bevan)
**** ****
Bonus:
Jacques Cousteau ve pipoları
Jacques Cousteau’nun pipo içmesiyle alakalı az bilgi olmasına rağmen internette elinde veya ağzında pipoyla olan fotoğraflarını sıklıkla görmek mümkün. Pipo içme alışkanlıklarına dair az bilgi olmasına rağmen internette pipo tutkunlarının forumlarında Jacques Cousteau’nun pipolu fotoğraflarında sıklıkla Peterson markası pipolar olduğunu yazmışlar. Peterson markası pipo konusunda en iyilerden biri olarak nitelendirilen bir marka ve fotoğraflarını inceleyince en az birkaç tane Peterson piposu olduğu kesin. Bazı fotoğraflarındaki pipolarının da, pipo forumlarındaki insanlar bile markasını/ modelini bilemediği için hiçbir fikrim yok ama bu o markası ayırt edilebilen pipolarının üstüne kesinlikle birkaç tane daha piposu vardı demektir. Aslında dünyayı değiştirecek bir bilgi değil ama ben ve pipo forumlarındaki insanlarda onun pipo alışkanlıklarını daha da derinlemesine merak etmiş.

